9 Aralık 2007 Pazar

Bir Anı

1959 yılı. İlkokul bitecek. Rahmetli annem benim mutlaka okumamı istiyor. Köy işlerinin ağır olması nedeniyle benim zorlanmamı istemiyor. Daha rahat bir yaşam sürmemi istiyor. Babam göndermek istemiyor. Kendisine köyde yardım edecek insan istiyor. Annem öğretmenim Nihat UNCU Beyi devreye soktu. Babam öğretmenimi kırmadı ve beni Tosya'daki ortaokula yazdırdı. Orada bir tanıdığın yanında kalmaya başladım.

Okulun ilk günü derse girdik. Etrafımdakilerin hepsi yabancı. Hiç tanıdık bir kimse yok. Şimdi rahmetli oldu, Savaş adında bir arkadaşın yanına oturdum. Köyümde bülbül gibi idim. Şehire gelince sesim çıkmaz oldu. Dersimiz Türkçe ve sınıf çğretmenimiz sınıfa girdi. Hep birlikte ayağa kalktık. Bizlere " Günaydın " dedi. Bizlerde tekrar ederek yerimize oturduk.

Kendisini Tanıttı rahmetli öğretmenimiz. -" Ben Melahat PAMUKÇU. Sınıf öğretmeninizim. Türkçe ve İngilizce derslerinizi birlikte işleyeceğiz" diyerek bir konuşma yaptı. Sonra bizlerin hangi okuldan geldiğimizi ad ve soyadımızı söyleyerek bildirmemizi istedi. Sıranın başından sonuna doğru arkadaşlar başladılar okul adı ad ve soyadları söylemeye. Bunların hepsi bana kadar Tosya'nın içinden gelen arkadaşlar. Sanırım o zaman merkezde 5 ilkokul vardı. Sıradakiler ad, soyad ve bir okul adı söylediler. Bu arada ben içimden düşünüyorum ne diyeyim diye. En sonunda sıra bana geldi. Ayağa kalktım. Adımı soyadımı söyledikten sonra - Atatürk İlkokulu'ndan geldim - dedim. O okuldan gelenler bana doğru baktılar . Ben anladım hata yaptığımı. Çünkü benden sonraki arkadaşlar başladılar köyün adı ile birlikte adlarını söylemeye. . . .

Aradan yıllar geçti. Bu anımı hatırladıça bir heyacan, bir ürperti duyarım.

Hiç yorum yok: